Kurnaz Kurt Masalı

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yeşilin bin bir tonuna bürünmüş kocaman bir ormanın tam ortasında, hayvanların birlikte yaşadığı huzurlu bir köy varmış. Bu köyde herkes birbirine yardım eder, dostça yaşarmış. Fakat bu huzurun dışında, ormanın derinliklerinde, yalnız yaşayan biri varmış: Kurnaz Kurt.

Kurnaz Kurt'un adı bile duyulduğunda minik tavşanların kulakları dikilir, sincaplar ağaçlara tırmanırmış. Ama bu Kurt düşündüğünüz gibi kötü kalpli değilmiş. Sadece… biraz fazla zekiymiş. Ve zekasını çoğu zaman küçük oyunlar ve numaralarla kullanırmış.

Bir gün, orman halkı meyve festivali düzenlemeye karar vermiş.

"Bu yılın en tatlı elmasını kim bulacak acaba?" demiş sevimli tavşan Minik.

"Benim cevizlerim kesin birinci olur!" diye bağırmış Sincap Ciko.

Kurnaz Kurt da uzaktan bu konuşmaları dinliyormuş. İçinden gülümsemiş.

"Hımm... Belki bu yıl festivale ben de katılırım. Ama elma ya da ceviz değil... Çok daha farklı bir şeyle," demiş kendi kendine.

Ertesi sabah Kurnaz Kurt, tüylerini parlatmış, üstüne renkli yapraklardan yaptığı pelerini giymiş ve köyün meydanına doğru yola çıkmış. Hayvanlar onu görünce şaşkınlıktan donup kalmış.

"Bu... bu Kurnaz Kurt! Ama... neden gülümsüyor?" diye fısıldamış Minik Tavşan.

"Belki de bir şey planlıyordur!" demiş Ciko şüpheyle.

Kurnaz Kurt kalabalığın ortasına gelip gür sesiyle konuşmaya başlamış:

"Sevgili orman dostlarım! Bu yılki festivalde ben de yarışmak istiyorum. Ama size farklı bir şey sunacağım: Şarkı söyleyen bir taş!"

"Şarkı söyleyen taş mı?" demiş Baykuş Profesör gözlüğünü düzeltip. "Olmaz öyle şey!"

"Bekleyin ve görün," demiş Kurt, göz kırparak.


Kurnaz Kurt, eski bir sincap fısıltısına kulak verip bulduğu özel bir taşı, kendi sesiyle sihirli bir şekilde kaydetmiş. Sonra bu taşı eline alıp festivalde sergilemiş.

Taş, gerçekten de melodik bir şekilde "La la la, ormanda ne güzelsin!" diye şarkı söylüyormuş!

Hayvanlar hayretler içinde kalmış. Herkes bu mucizeye inanmak istemiş.

"Bunu nasıl yaptın?" diye sormuş Minik.

Kurnaz Kurt sır dolu bir şekilde gülümsemiş. "Biraz sihir, biraz zeka," demiş.

Ama işler burada bitmemiş. Ertesi gün, şarkı söyleyen taş aniden susmuş. Hayvanlar şaşkınmış. Kurt ise meydanda üzgün oturuyormuş.

"Sanırım taş artık beni sevmiyor," demiş iç çekerek.

"Yaa... üzülme Kurt," demiş Sincap Ciko. "Belki yeniden şarkı söyler!"

Kurnaz Kurt başını sallamış. "Sanmıyorum. Belki de dostlarınız olmadan hiçbir taş şarkı söylemezmiş."

Hayvanlar bir anda duraksamış. Acaba... Kurnaz Kurt yalnız olduğu için mi böyle şeyler yapıyordu?

Tavşan Minik yaklaşmış.

"Sen... hiç arkadaşın oldu mu Kurt?"

Kurt başını yere eğmiş. "Hayır. Herkes benden korktu hep. Ama ben sadece eğlenmek istedim. Şarkı söyleyen taş sadece bir oyundu. Kimseyi kandırmak istemedim."

O an ormanın ortasında büyük bir sessizlik olmuş. Ardından yaşlı kaplumbağa öne çıkmış:

"Hepimiz hata yaparız. Ama yalnızlık, oyundan daha acı bir şeydir. İstersen, dostluğa bir şans verebiliriz."

O günden sonra her şey değişmiş. Kurnaz Kurt, zekasını bu kez yardım için kullanmaya başlamış.

Bir gün sincapların yuvası rüzgârda dağılmış.

"Kurt! Yardım edebilir misin?" diye bağırmış Ciko.

Kurt hemen gelmiş. "Bir ip, biraz yaprak ve biraz da düğüm bilgisiyle bu işi çözeriz!" demiş.

Başka bir gün Minik Tavşan üzgün oturuyormuş.

"Neyin var Minik?" demiş Kurt.

"Kardeşimle tartıştım... Bana hiç güvenmiyor."

Kurt düşünmüş, sonra demiş ki: "Güven, saklambaç gibidir. Ne kadar iyi saklanırsan, o kadar zor bulunur. Ama doğru kişiye görünürsen, oyun biter ve yeniden başlar."

Minik gözlerini kocaman açmış. "Bu çok güzel bir söz!"

Günler geçtikçe, ormanın halkı Kurt’u daha da sevmiş. Onun zekası artık yalnızca eğlence ve bilgelik için kullanılıyormuş. Şarkı söyleyen taş mı? Onun sırrını sadece Kurt ve Minik biliyormuş.

Bir gün, yeni bir festival düzenlenmiş. Herkes sırayla yeteneklerini sergilemiş. Sonunda sıra Kurt’a gelmiş.

Kurt sahneye çıkmış ve demiş ki:

"Bu yıl taşlar değil, kalpler şarkı söylüyor. İşte dostluk şarkısı!"

Ve hep birlikte şarkı söylemişler:

"Birlikteyken daha güçlüyüz,
Gülümseyince her şey güzel,
Dostlukta sihir var,
Kalbimizde bir masal!"


Orman yankılanmış, yıldızlar parıldamış. Ve herkes anlamış ki en büyük sihir, paylaşmak ve sevilmekmiş.

Kurnaz Kurt artık yalnız değilmiş. O, ormanın en zeki ama en sevilen sakini olmuş.

Ve ormanda ne zaman bir sorun çıksa, herkes şöyle dermiş:

"Kurt'a soralım, o mutlaka bir yolunu bulur!"

Ve masal burada bitmemiş aslında… çünkü gerçek dostluklar, hiç bitmezmiş.

Gökten üç elma düşmüş… Biri bu masalı okuyana, biri dinleyene, biri de Kurnaz Kurt’a!