Karlar Kraliçesi Elsa Masalı

Karlar Kraliçesi Elsa, Arendelle’de barışı sağladıktan sonra halkını mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu. Kız kardeşi Anna ile birlikte, krallığın dört bir yanında festivaller düzenliyor, çocuklarla oyunlar oynuyor ve halkı ziyaret ediyordu. Ancak Elsa’nın kalbinde bir boşluk vardı. Her şey yolunda görünse de, içten içe eksik bir şey olduğunu hissediyordu.

Bir gece Elsa, rüyasında kendisine seslenen gizemli bir fısıltı duydu:

"Elsa... Buz Diyarı’nın Kalbi seni çağırıyor..."

Bu sesin nereden geldiğini bilmiyordu ama derin bir huzursuzluk hissetti. Ertesi sabah, Anna’ya rüyasını anlattı.

Anna: "Belki de bu, tıpkı Kuzey Dağları’ndaki çağrı gibi bir şeydir! Hatırlıyor musun? Seni çağıran o melodiyi?"

Elsa: "Evet, ama bu farklı... Sanki bir yer acı çekiyor ve benden yardım bekliyor gibi..."

Elsa’nın aklı karışmıştı. Karların ötesinde gizli kalmış bir diyar mı vardı?

O gün Kristoff ve Olaf ile birlikte Elsa ve Anna, kütüphanede eski haritaları incelediler. Arendelle’in kuzeyindeki buzulların ardında, "Buz Diyarı" isimli bir yerden bahseden eski bir kayıt buldular.

Kristoff: "Burası efsanelere göre, kraliçelerini kaybettikten sonra donmuş bir diyar. Kıyamet gibi bir fırtına çıkmış ve tüm canlıları buzun altında bırakmış. Kimse oraya gidip geri dönememiş."

Elsa: "Biliyorum, gitmem gerek!"

Anna: "Ama Elsa, çok tehlikeli! Eğer sen de donarsan?"

Elsa: "Buz benim gücüm… Eğer bu diyar bir şekilde donduysa ve hâlâ canlıysa, onu kurtarabilecek tek kişi benim."

Anna her ne kadar Elsa’nın yanında olmak istese de, Elsa bu yolculuğa yalnız gitmesi gerektiğini biliyordu. Ona zarar gelmesini istemiyordu.

Elsa, beyaz atı Nokk’a bindi ve sonsuz kışın hüküm sürdüğü buzulların arasına doğru yola çıktı. Fırtınalarla boğuşarak, donmuş nehirlerden geçerek, nihayet efsanevi Buz Diyarı’na ulaştı.

Burası bembeyaz bir sessizliğe gömülmüştü. Eskiden görkemli olduğu belli olan buzdan saraylar, şimdi çökmek üzereydi. Elsa dikkatlice ilerlerken, birden ince bir fısıltı duydu:

"Elsa... Yardım et..."

Elsa ürperdi. Sesin geldiği yöne doğru ilerledi ve büyük bir buz kristalinin içinde hapsedilmiş küçük bir kız çocuğu gördü.

Elsa: "Aman tanrım! Burada mahsur kalmışsın!"

Elsa, ellerini nazikçe buz kristalinin üzerine koydu ve sihirli dokunuşuyla onu eritmeye başladı. Birkaç saniye sonra kristal yok oldu ve küçük kız Elsa’nın kollarına düştü.

Küçük Kız: "Sen... Sen gerçekten Karlar Kraliçesi misin?"

Elsa: "Evet... Peki, senin adın ne? Burada ne yapıyorsun?"

Küçük Kız: "Ben Livia... Burası benim evimdi. Annem Buz Diyarı’nın kraliçesiydi... Ama bir gün kötü bir büyücü geldi ve annemi aldı. Ardından buraya korkunç bir lanet düştü. Herkes buzun içinde hapsoldu. Sadece ben... son anımda sihirli bir taşla kendimi koruyabildim..."

Elsa’nın gözleri doldu. Küçük bir çocuk, tüm ailesini ve halkını kaybetmişti.

Elsa: "Üzgünüm, Livia. Ama seni ve halkını kurtaracağım! O kötü büyücü nerede?"

Livia: "Sarayın en yüksek kulesinde... Ama çok güçlü!"

Elsa derin bir nefes aldı. Güçlüydü ama sevgisi ve cesareti daha güçlüydü. Küçük kızı güvenli bir yere bıraktıktan sonra sarayın en yüksek kulesine doğru ilerledi.

Yüksek kuleye vardığında, karşısına simsiyah bir cüppesi olan bir adam çıktı. Gözleri buz mavisiydi ama kalbi soğuk ve acımasız görünüyordu.

Kötü Büyücü: "Ahh... Nihayet geldin, Karlar Kraliçesi! Seni bekliyordum!"

Elsa: "Sen de kimsin?! Neden bu halkı dondurdun?"

Kötü Büyücü: "Benim adım Kael. Bir zamanlar Buz Diyarı’nın en güçlü büyücüsüydüm! Ama kraliçe beni tahtımdan etti! O yüzden onu ortadan kaldırdım ve bu diyara sonsuz kış getirdim!"

Elsa: "Kraliçeyi öldürdün mü?!"

Kael: "Ah, hayır. Onu sonsuz bir buz kristaline hapsettim. Tıpkı diğerleri gibi..."

Elsa’nın gözleri öfkeyle parladı. Ellerini kaldırdı ve sihrini Kael’e doğru savurdu. Ama büyücü de boş durmadı. Elsa’nın buz büyüsüne karşı, koyu mavi bir gölge büyüsüyle karşılık verdi. İkisi arasında şiddetli bir savaş başladı.

Kael karanlık büyülerle Elsa’yı zayıflatmaya çalışıyordu ama Elsa sevgiyi kullanıyordu. Aklında Anna, Kristoff, Olaf ve halkı vardı. O, sevgiyi ve iyiliği temsil ediyordu!

Sonunda Elsa, tüm gücünü topladı ve büyük bir buz fırtınası yarattı. Kael’in büyüleri eridi ve bir anda büyücü bağırarak yere yığıldı.

Kael: "Hayır! Bu... olamaz!"

Elsa hızla Livia’yı buldu ve sarayın merkezine döndü. Küçük kızın annesi, dev bir buz kristali içinde hapsolmuştu. Elsa ellerini kristalin üzerine koydu ve gözlerini kapadı.

Buz kristali yavaşça eridi ve içinden muhteşem bir kraliçe çıktı. Kadın gözlerini açtı ve kızına sarıldı.

Livia: "Anneee!"

Kraliçe: "Beni... kurtardın..."

Kraliçe gözyaşlarını silerek Elsa’ya döndü.

Kraliçe: "Karlar Kraliçesi, bize umudu geri verdin. Buz Diyarı artık özgür!"

Elsa gülümsedi. Halk kristallerin içinden birer birer çıkmaya başladı. Diyar tekrar canlanıyordu!

Livia annesiyle birlikte Elsa’ya minnettar gözlerle baktı.

Livia: "Teşekkür ederim Elsa! Sen olmasaydın hepimiz sonsuza kadar kaybolacaktık..."

Elsa, Livia’ya sarıldı.

Elsa: "Senin cesaretin olmasaydı, ben buraya hiç gelemezdim."

Elsa, yeni dostlarıyla vedalaştıktan sonra Arendelle’ye döndü. Anna, Olaf ve Kristoff onu büyük bir mutlulukla karşıladı.

Elsa, artık eksik olan şeyi biliyordu. O, sadece bir kraliçe değil, dostlarına yardım eden, dünyaya umut getiren biriydi.

Ve o günden sonra, Buz Diyarı ile Arendelle arasında ebedi bir dostluk başladı.