Hello Kitty Masalı

Hello Kitty ve Düşler Ormanı
Bir zamanlar, rengârenk çiçeklerin hiç solmadığı, gökyüzünün her daim pamuk şekeri gibi pembe olduğu bir kasabada Hello Kitty yaşardı. Adı "Mutluluk Kasabası"ydı ve burada herkes sevecen, yardımsever ve mutlu bir yaşam sürerdi. Fakat Hello Kitty'nin içinde bir eksiklik vardı. Gülümsemesi hep sıcaktı, ama kalbinin derinliklerinde uzun zamandır anlam veremediği bir boşluk hissediyordu.
Bir sabah, pencerenin önünde oturmuş sabah çayını yudumlarken bir kelebeğin camına vurduğunu gördü. Kelebek öyle güzeldi ki, kanatları gökkuşağının renklerini taşıyor gibiydi.
Hello Kitty fısıldadı:
“Bu... bu bir işaret olabilir mi?”
Kelebek hafifçe süzüldü, sonra aniden kasabanın dışına doğru uçmaya başladı. Hello Kitty hemen pembe kurdelesini taktı, çantasını hazırladı ve peşine düştü.
Kelebek onu ormanın derinliklerine, kimsenin daha önce adım atmadığı bir yere götürdü. Ağaçlar dev gibiydi, yapraklar melodiler fısıldıyordu. Birdenbire bir ses duyuldu:
“Hoş geldin, Hello Kitty.”
Hello Kitty irkildi. Karşısında boyu kendi kadar olan, minik bir tavşan duruyordu. Gözleri parlıyordu.
Hello Kitty şaşkınlıkla sordu:
“Beni tanıyor musun?”
Tavşan gülümsedi:
“Elbette! Ben Luna. Burası Düşler Ormanı. Yalnızca kalbi saf olanlar burayı bulabilir. Senin buraya gelmen bir tesadüf değil.”
Hello Kitty gözlerini kocaman açtı:
“Ama ben sadece bir kelebeği takip ettim…”
Luna başını salladı:
“O kelebek, kalbinin seni buraya getirmesiydi. Duyguların bir yolculuğa çıkmak istedi. Belki de eksik olan şeyi burada bulacaksın.”
Hello Kitty, Luna'nın rehberliğinde ormanın içine doğru yürüdü. Her adımda kalbi daha hızlı çarpıyordu. Sanki bir sırra yaklaşıyordu.
Yolda farklı farklı hayvanlarla karşılaştılar. Bazıları neşeliydi, bazıları üzgün. İlk karşılaştıkları, ağlayan bir sincaptı.
Hello Kitty eğilerek sordu:
“Merhaba küçük dostum, neden ağlıyorsun?”
Sincap burnunu çekerek yanıtladı:
“Arkadaşlarım beni yalnız bıraktı. Yalnız kalmaktan korkuyorum.”
Hello Kitty onun yanına oturdu, minik patisini tuttu.
“Ben de bazen kendimi yalnız hissediyorum. Ama bil ki, yalnızlık her zaman kötü değildir. Kendini tanımak, duygularını anlamak için bir fırsattır.”
Sincap hafifçe gülümsedi ve minnetle sarıldı.
Luna, Kitty'nin kulağına fısıldadı:
“Duyguların gücünü keşfetmeye başladın.”
Ormanın en derin yerine geldiklerinde, eski bir müzik kutusu buldular. Kutunun üstü yosunlarla kaplıydı, ama hâlâ zarif bir güzelliği vardı.
Hello Kitty fısıldadı:
“Bu… bana tanıdık geliyor.”
Kutuyu açtığında, içinden yumuşak bir melodi yükseldi. Ama hemen ardından bir fısıltı duyuldu:
“Beni hatırlıyor musun?”
Hello Kitty etrafına bakındı ama kimseyi göremedi.
“Bu sesi tanıyorum…”
Luna gözlerini kısmıştı.
“Bazen geçmiş, duygularımızın içinden konuşur.”
Hello Kitty, çocukken kaybettiği en iyi arkadaşı Mimi'yi hatırladı. O melodiyi birlikte dinlemişlerdi. Gözlerinden yaşlar süzüldü.
“Mimi… seni hiç unutmadım.”
Tam o anda müzik kutusundan ışık fışkırdı ve Mimi'nin silueti belirdi.
Mimi yumuşak bir sesle konuştu:
“Sana veda etmeden gitmek zor oldu. Ama seni hep izliyorum. Duygularını bastırma, onları yaşa. Böylece kalbindeki boşluk dolacak.”
Hello Kitty gözyaşlarına engel olamıyordu.
“Seni çok özledim, Mimi.”
“Ben de seni.”
Siluet yavaşça kayboldu, ama Kitty'nin kalbindeki eksiklik ilk kez huzura dönüşmüştü.
Hello Kitty kasabasına geri döndüğünde artık her şey farklıydı. Aynı yer, ama yeni bir gözle bakıyordu dünyaya. Artık duygularından kaçmıyordu; onları kucaklıyordu.
Bir gün, kasabanın ortasında bir bankta otururken, Luna ortaya çıktı.
“Görevini tamamladın.”
“Daha iyi hissediyorum, Luna. Artık yalnız olmadığımı biliyorum. Kalbimde Mimi var, anılarım var, ve en önemlisi: kendim var.”
Luna göz kırptı:
“Unutma, gerçek güç duygularını tanımaktan geçer.”
Ve sonra Luna, bir kelebeğe dönüşüp gökyüzüne süzüldü.
Hello Kitty artık yalnızca kasabasının sevimli sakini değil, aynı zamanda duyguların dilini anlayan, kalplerin sesine kulak veren bir kahramandı.
Ve her gece, yıldızlara bakıp fısıldardı:
“Teşekkür ederim… Düşler Ormanı.”