Deniz Kızı Prenses Ariel Masalı

Derin denizlerin, mercanların ve ışıltılı balıkların arasında büyüleyici bir krallık vardı: Atlantis. Bu krallığın en güzel ve en meraklı deniz kızı ise Prenses Ariel’di. Ariel, maceralar yaşamayı ve denizin dışındaki dünyayı keşfetmeyi çok severdi. Ancak bu kez, karşısına hiç beklemediği bir gizem çıkacaktı…
Bir sabah, Atlantis halkı büyük bir panikle saraya geldi. Kral Triton’un en değerli hazinesi olan Denizin Sonsuz İncisi kaybolmuştu! Efsaneye göre bu inci, deniz krallığının dengesini koruyor ve tüm deniz canlılarına huzur getiriyordu.
Ariel, babasının üzgün halini görünce hemen yanına yüzdü.
"Baba, üzülme! O inciyi bulacağım!" dedi cesurca.
Kral Triton derin bir nefes aldı. "Ariel, bu iş tehlikeli olabilir. Sonsuz İnci kaybolduğunda denizler karışır, yaratıklar agresifleşir. Çok dikkatli olmalısın."
Ariel kararlıydı. Hemen en iyi dostu Fırıldak adlı neşeli bir yunus ve bilge yengeç Sebastian ile yola koyuldu.
Ariel ve arkadaşları derin sulara daldılar. Kayıp inciyi bulmak için deniz mağaralarını, yosunlarla kaplı antik tapınakları araştırdılar. Ancak hiç ipucu yoktu. Tam pes etmek üzerelerken, denizin en karanlık köşelerinden gelen garip bir ses duydular.
"Kim… benim dünyama… girmeye cüret etti?"
Bu sesi duyunca Ariel’in tüyleri diken diken oldu. Önlerinde devasa bir kaya vardı ve kayanın gölgesinde korkutucu bir yaratık saklanıyordu. Siyah pulları, kıpkırmızı gözleri olan dev bir deniz yılanı!
"Ah, küçük prenses… Beni ziyarete mi geldin?" diye hırıltılı bir sesle konuştu.
"Sen kimsin? Ve inciyi gördün mü?" diye sordu Ariel cesurca.
Deniz yılanı sinsice gülümsedi. "Ben Nerthis… O inciyi çoktan biri çaldı, ama sana kimin yaptığını söyleyebilirim… Bir şartla!"
"Ne istiyorsun?" dedi Sebastian endişeyle.
"Bana deniz yıldızlarının en parlak olanını getirin… Yoksa sonsuza kadar karanlıkta kaybolursunuz!" dedi yılan, gözlerini kısarak.
Ariel, tereddüt etti ama kabul etti. Yıldızları en parlak olanı yalnızca Parlayan Resifler’de bulunuyordu. Orası tehlikelerle doluydu, ama inciyi geri almak için her şeyi yapmaya hazırdı.
Ariel ve ekibi Parlayan Resifler’e vardıklarında büyüleyici bir manzarayla karşılaştılar. Su, pırıl pırıl parlayan deniz yıldızlarıyla kaplıydı. Ama büyük bir sorun vardı! Deniz yıldızlarının koruyucusu olan Mavi Mercanlar, yıldızların alınmasına izin vermiyordu.
Tam o sırada, büyük bir mercan ortaya çıktı ve konuştu.
"Buraya neden geldiniz, genç prenses?"
Ariel içtenlikle anlatmaya başladı. "Denizlerimizin huzuru için, yıldızlardan birine ihtiyacımız var. Kayıp inciyi bulmaya çalışıyoruz!"
Mercan düşündü. "Eğer gerçekten iyilik için kullanacaksan, bir tane alabilirsin. Ama onu kaybedersen, geri getirmek zorundasın."
Ariel minnettarlıkla eğildi. "Söz veriyorum!" dedi ve en parlak deniz yıldızını alarak hızla geri döndü.
Nerthis’in yanına vardıklarında deniz yılanı, Ariel’e sinsice baktı.
"Ahh… Gerçekten getirmişsin. Şimdi sana inciyi kimin çaldığını söyleyeyim…" dedi ve hafifçe fısıldadı: "Ursula’nın izlerini takip et, Prenses Ariel…"
Ariel’in gözleri büyüdü! Ursula, denizin en kötü kalpli cadısıydı! Ama artık ne yapması gerektiğini biliyordu.
Fırıldak heyecanla atıldı. "Hemen gidip o cadıyı bulalım!"
Sebastian ise titriyordu. "Aman Ariel, Ursula’yla uğraşmak hiç iyi bir fikir değil!"
"Denizlerimizi kurtarmalıyız!" dedi Ariel ve hızla Ursula’nın yaşadığı karanlık mağaraya doğru yüzmeye başladı.
Ursula’nın mağarasına vardıklarında içerisi karanlıktı. Büyük bir kazanda köpüren mor sıvılar ve tuhaf yaratıklar vardı. Ve işte orada… Sonsuz İnci! Ursula, onu dev bir zincire asmıştı.
Ariel ileri atıldı. "Bunu neden yaptın Ursula?!"
Ursula kıkırdadı. "Ah, tatlı Ariel… Babacığının krallığını ele geçirmek istedim. Şimdi inci bende! Denizler artık benim olacak!"
Ariel sinirlendi. "Buna izin vermeyeceğim!" dedi ve hızla Ursula’ya doğru yüzdü.
Ursula sihirli ellerini kaldırdı ve büyük bir dalga yarattı. "Öyle mi?" dedi kahkaha atarak. "O zaman hadi bakalım, ne kadar güçlüsün görelim!"
Ama Ariel yalnız değildi! Fırıldak hızla inciyi kapmaya çalıştı, Sebastian Ursula’nın büyü malzemelerini yere düşürdü ve tam o sırada Ariel, inciyi kapıp hızla kaçmaya başladı!
"HAYIRRR! O BENİM!" diye bağırdı Ursula ama artık çok geçti. Ariel inciyi almış ve hızla saraya dönmüştü.
Kral Triton inciyi yerine koyar koymaz, denizlerdeki karışıklık durdu. Su tekrar berraklaştı, balıklar neşeyle yüzmeye başladı.
Babasının gözleri mutlulukla doldu. "Ariel, cesaretin sayesinde denizlerimizi kurtardın!"
Ariel gülümsedi. "Bunu dostlarım olmadan yapamazdım!" dedi ve Fırıldak ile Sebastian’a sarıldı.
Atlantis halkı büyük bir kutlama yaptı ve Ariel, en büyük macerasından bir ders aldı:
Cesaret ve dostluk her zaman en güçlü büyüdür!
Ve böylece, denizler tekrar huzura kavuştu…