Niloya Masalı

Bir varmış, bir yokmuş… Yeşillikler içinde, şirin mi şirin bir köyde Niloya adında neşeli bir kız yaşarmış. Saçlarını iki yandan bağlar, en sevdiği kırmızı elbisesini hiç çıkarmak istemezmiş. Köyde herkes onu çok severmiş çünkü Niloya hem iyi kalpli hem de yardımsevermiş.

Bir gün, sıcak bir yaz sabahı Niloya, en iyi arkadaşı Tospik ile nehir kenarında oyun oynuyormuş. Ancak o gün hava her zamankinden daha tuhafmış. Kuşlar şarkı söylemiyor, yapraklar rüzgârla dans etmiyormuş. Niloya bu garip sessizliği fark edince kaşlarını çatmış.

"Tospik, sence bugün hava biraz garip değil mi?" demiş.

Tospik kafasını hafifçe sallamış, ama bir şey söylememiş. O anda, köyün yaşlı ninesi Zeynep Nine, ellerindeki sepetle yanlarına gelmiş.

"Ah, sevgili Niloya… Bugün göle gitmeyi sakın unutma!" demiş, sesi biraz endişeliymiş.

Niloya şaşkınlıkla gözlerini açmış.

"Göl mü? Neden Nineciğim?" diye sormuş.

Zeynep Nine bir an sessiz kalmış, sonra derin bir nefes alıp konuşmuş:

"Gölün suları eski zamanlarda büyülüydü. Ama yıllardır kimse ona iyi bakmadı. Eğer gölün ruhu üzgünse, doğa da üzülür. Bugün tam da ruhuyla konuşmak için uygun gün. Belki sen ona yardım edebilirsin."

Niloya, duyduklarına inanamazken heyecanla yerinde zıplamış.

"Ne yani? Gölün bir ruhu mu var?"

Zeynep Nine başını sallamış.

"Evet, yavrum. Ama onu görebilmek için kalbini açmalısın. Eğer gerçekten yardım etmek istiyorsan, göl seni çağıracaktır."

Niloya hemen Tospik’i kucağına alıp gölün yolunu tutmuş. Oraya vardığında suyun eskisi gibi berrak olmadığını fark etmiş. Göl griye dönmüş, içinde yüzen balıklar hüzünlü görünüyormuş. Hafif bir rüzgâr esmiş, sanki Niloya’ya bir şey söylemek ister gibi.

Tam o sırada, suyun üzerinde hafif bir ışık belirmiş ve büyülü bir ses duyulmuş.

"Kim… kim benimle konuşmak istiyor?"

Niloya şaşkınlıkla gözlerini ovuşturmuş ama korkmamış.

"Ben Niloya! Beni Zeynep Nine gönderdi. Gölün ruhunun üzgün olduğunu söyledi. Sana nasıl yardım edebilirim?"

Gölün sesi hafif bir hüzünle titremiş.

"Ben bu köyü hep sevdim… Ama yıllardır bana kimse iyi bakmadı. Çocuklar artık burada oynamıyor, ağaçlar su bulamıyor. İçimdeki balıklar mutlu değil. Kendimi yalnız hissediyorum…"

Niloya bir an için üzülmüş. Gerçekten de eskiden gölde oynamayı severlerdi ama son zamanlarda kimse oraya uğramamıştı. Gölün sesindeki hüznü hissedince ona içten bir şekilde gülümsemiş.

"Üzülme! Sana söz veriyorum, gölü eski haline döndüreceğim. Hep birlikte!"

Tam o anda, gölden bir damla su Niloya’nın avucuna sıçramış ve parlak bir ışık yayılmış. Niloya birden kendini daha güçlü hissetmiş.

Hemen köye koşmuş ve arkadaşlarını toplamış. Murat, Mete ve Elif, Niloya’nın heyecanlı yüzünü görünce meraklanmışlar.

"Ne oldu Niloya? Neden bu kadar heyecanlısın?" diye sormuş Murat.

Niloya coşkuyla anlatmaya başlamış.

"Gölün ruhu bizimle konuştu! O çok üzgün çünkü artık kimse oraya gitmiyor. Onu eski haline getirmeliyiz!"

Mete kaşlarını kaldırmış.

"Nasıl yapacağız ki? Çok kirli ve terk edilmiş görünüyor."

Niloya ellerini beline koymuş.

"Hep birlikte temizleyebiliriz! Ağaçlar dikebilir, suyu arındırabilir ve gölde oyunlar oynayabiliriz! Eğer ona sevgimizi gösterirsek, eminim ki göl de tekrar canlanacaktır."

Elif heyecanla başını sallamış.

"Harika bir fikir! Hemen başlayalım!"

Bütün çocuklar ve köy halkı bir araya gelip gölün etrafındaki çöpleri toplamaya başlamışlar. Büyükler eski taşları temizlemiş, çocuklar ise yeni çiçekler ve fidanlar ekmişler. Sular arındırılmış, gölün kenarına küçük bir salıncak bile yapılmış.

Günler geçtikçe göl yeniden ışıldamaya başlamış. Balıklar daha mutlu yüzüyormuş, kuşlar tekrar şarkılar söylemeye başlamış. Ve en önemlisi, göl yeniden gülümsemiş.

Bir gece Niloya tekrar gölün kenarına gitmiş ve sessizce suya bakmış.

"Sana söz vermiştim, değil mi?" demiş gülümseyerek.

Gölden hafif bir esinti yükselmiş ve tatlı bir ses Niloya’nın kulağına fısıldamış.

"Evet… Ve sözünü tuttun. Teşekkür ederim, Niloya."

O günden sonra, köyde kimse gölü unutmadı. Çocuklar orada oyunlar oynadı, büyükler gölün suyunu korudu ve herkes doğaya daha iyi bakmaya başladı. Çünkü doğa, sevgiyle beslenirse asla ölmezdi.

Ve Niloya, bu masalın en cesur kahramanı olarak her zaman gülümsemeye devam etti.