Neşeli Penguen Masalı

Buzlarla kaplı bir diyarda, gökyüzünün maviliği denizle birleştiği yerde, mutlu bir penguen ailesi yaşardı. Buzdağlarının arasında oyunlar oynayan, balık peşinde koşan ve birbirlerine hikâyeler anlatan bu penguenler arasında bir tanesi diğerlerinden farklıydı.
Onun adı Neşeli Penguendi. Neşeli Penguen adını, her zaman gülümseyen, zıplayan ve durmadan şarkılar söyleyen haliyle kazanmıştı. Diğer penguenler bazen soğuk ve sert kutup hayatına fazla ciddi yaklaşırken, Neşeli Penguen her zaman mutluluğun bir yolunu bulurdu.
Bir gün, penguenlerin en yaşlısı olan Büyükbaba Penguen, bütün koloniyi topladı ve ciddi bir sesle konuştu:
“Sevgili torunlarım, kış yaklaşıyor ve bu yıl buzlar eskisinden daha hızlı eriyor. Balık bulmak zorlaşabilir. Hepimizin dikkatli olması gerekiyor.”
Herkes başını salladı. Neşeli Penguen ise kıkırdadı.
“Ama Büyükbaba, balıklar hep denizde değil mi? Onları bulamazsak başka yerlere gideriz!”
“O kadar kolay değil evlat,” dedi Büyükbaba Penguen, kaşlarını çatarak. “Bazen, en cesur olanlar bile aç kalabilir.”
Neşeli Penguen başını salladı, ama içindeki neşeyi kaybetmedi. Çünkü o, hayatın her zaman bir yol bulduğuna inanıyordu.
Ertesi gün, Neşeli Penguen ve en yakın arkadaşı Mavi Kanat, her zamanki gibi oyun oynarken aniden koloninin en büyük avcısı olan Koca Balıkçı yanlarına geldi.
“Hey siz ikiniz, dinleyin bakalım!” dedi Koca Balıkçı. “Koloni için balık bulmaya gitmemiz gerekiyor. Sizin de bizimle gelmenizi istiyoruz.”
Neşeli Penguen’in gözleri parladı. “Gerçekten mi? Vay canına, harika! Macera zamanı!”
Mavi Kanat ise biraz endişeliydi. “Ama... uzun yola çıkmak tehlikeli olabilir. Ya buz çökerse? Ya kutup fırtınası çıkarsa?”
Neşeli Penguen omzunu silkti. “Bunları düşünme dostum! Bizi harika bir yolculuk bekliyor.”
Ve böylece, Neşeli Penguen, Mavi Kanat ve birkaç yetişkin penguen, koloni için yiyecek aramak üzere büyük bir yolculuğa çıktılar.
İlk başta her şey harikaydı. Gök mavi, buzlar beyaz, deniz derin ve bol balıklıydı. Fakat, aniden rüzgâr hızlandı. Gökyüzü kararırken, Koca Balıkçı endişeyle seslendi:
“Herkes birbirine yakın dursun! Fırtına geliyor!”
Mavi Kanat panikledi. “Ben demiştim! Çok uzağa geldik!”
Neşeli Penguen ise gülümsedi. “Endişelenme! Her fırtınanın ardından güneş açar!”
Ama bu sefer Neşeli Penguen bile biraz korkmuştu. Çünkü rüzgâr o kadar sert esiyordu ki, buz parçaları birbirine çarpıyordu.
Derken, Neşeli Penguen bir şey fark etti. Uzakta büyük bir buz mağarası vardı!
“Herkes beni takip etsin! Orada saklanabiliriz!” diye bağırdı.
Bütün penguenler hızla mağaraya girdiler ve rüzgârın dinmesini beklediler. İçerisi soğuktu ama en azından güvendeydiler.
Mavi Kanat titreyerek konuştu: “Ya buradan çıkamazsak?”
Neşeli Penguen gülümsedi ve hafifçe kanadıyla onu sardı. “Endişelenme, her zaman bir yol vardır.”
Gece boyunca penguenler birbirlerine hikâyeler anlattılar, şarkılar söylediler ve umutlarını kaybetmemeye çalıştılar. Neşeli Penguen’in kahkahaları mağaranın içinde yankılanıyordu.
Ertesi sabah, fırtına dinmişti ve gökyüzü tekrar maviye dönmüştü. Penguenler tekrar yola koyuldu. Ve inanılmaz bir şey oldu!
Buzlar fırtınayla birlikte hareket etmiş ve onları balık dolu yeni bir denize taşımıştı!
Koca Balıkçı hayretle gözlerini açtı. “Bu... harika! Daha önce burada hiç bu kadar balık görmemiştim!”
Mavi Kanat heyecanla bağırdı: “Neşeli Penguen! Haklıydın! Her şeyin bir yolu varmış!”
Neşeli Penguen kocaman gülümsedi. “Elbette! Hayat bazen fırtınalar getirebilir ama biz her zaman ışığı bulabiliriz.”
Bütün penguenler neşe içinde kolonilerine döndüler. Balıklarla dolu bir kış onları bekliyordu. Büyükbaba Penguen, Neşeli Penguen’i gururla izledi.
“Belki de gerçekten de en önemli şey, ne olursa olsun umudunu kaybetmemektir.”
Ve o günden sonra, Neşeli Penguen’in adı kolonide sadece bir isim değil, bir efsane olarak anıldı.
Her zor anın ardından bir umut ışığı vardır. Ve bazen, en neşeli olanlar, en büyük maceraların kahramanı olur.