Bilge Nine Masalı

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yemyeşil ormanların ortasında küçük bir köy varmış. Bu köyde herkesin sevdiği, ak saçlı, güler yüzlü bir nine yaşarmış. Herkes ona Nine dermiş. Nine, köydeki çocuklara masallar anlatır, onlara bilgelik dolu sözler söyler, herkesin derdine derman olmaya çalışırmış.

Ancak Nine’nin bir sırrı varmış. Kimse bilmezmiş ama o, eski zamanlardan kalma bir sihir taşırmış içinde. Bir gün, bu sihir hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkmış.

O gün köyde hava bir garipmiş. Kuşlar cıvıldamıyor, rüzgar ağaçların dallarını sertçe sallıyormuş. Köylüler fırtınanın yaklaştığını anlamış, aceleyle evlerine çekilmişler. Ancak, Nine’nin torunu Elif ve onun en iyi arkadaşı Mehmet dışarıda oyun oynuyorlarmış.

Elif, korkulu gözlerle gökyüzüne bakarak:
"Mehmet, sence de hava çok garip değil mi?"

Mehmet, elindeki sopayla toprağı eşeleyerek:
"Evet, ama biraz daha oynayalım. Hem fırtına gelirse Nine bizi içeri çağırır."

Ama Nine, tam o sırada bahçede oturmuş, gökyüzüne dalmış gitmişti. Çünkü o, gelen fırtınanın sıradan bir fırtına olmadığını anlamıştı. Bu, yıllardır saklanan bir lanetin habercisiydi.

Bir anda şiddetli bir rüzgar esti ve çocuklar havada uçuşan yaprakların arasında kayboldu. Elif ve Mehmet korkuyla Nine’nin evine koştu. Nine kapıyı açtığında gözlerinde bir hüzün vardı.

Elif, nefes nefese:
"Nine, hava neden böyle oldu?"

Nine, gözlerini kısarak:
"Çocuklar, içeri gelin. Size anlatmam gereken bir şey var."

Nine çocukları büyük taş masanın etrafına oturttu ve derin bir nefes aldı. Sobanın üstünde çay fokurduyor, pencereden rüzgarın uğultusu duyuluyordu.

Nine, kısık bir sesle:
"Çok eskiden, bu köyde kötü bir büyücü yaşardı. İnsanları korkutur, onların huzurunu kaçırırdı. Ama bir gün büyükannem, onun sihirli asasını alıp bir kutuya hapsetti. O kutuyu da gökyüzüne bakarak dua ettiğim şu ağacın altına gömdü. Ama görüyorum ki… büyücü uyanıyor."

Mehmet, heyecanla:
"Nine! Ne yapacağız?"

Elif, titreyerek:
"Eğer büyücü uyanırsa, köye zarar verir mi?"

Nine, bir süre düşündü, sonra gülümsedi. Onun gülümsemesi, en karanlık gecelerde bile ışık gibiydi.

"Korkmayın çocuklar. Çünkü ben hala buradayım ve hala bir sırrım var."

Nine, yavaşça ceketinin iç cebinden eski bir kolye çıkardı. Kolye, ışıldayan mavi bir taşla süslenmişti.

"Bu kolye, ailemizin koruyucu gücü. Eğer büyücü uyanırsa, onu ancak bu kolyenin sihriyle tekrar mühürleyebiliriz. Ama bunun için sizin yardımınıza ihtiyacım var."

Çocuklar büyük bir heyecanla birbirlerine baktılar. Küçücük yüreklerinde korku olsa da Nine’ye güveniyorlardı.

Nine ve çocuklar, fırtınaya rağmen dışarı çıktılar. Ağaçların dalları şiddetle sallanıyor, rüzgar uğuldayarak esiyordu. Nine’nin bahçesindeki büyük meşe ağacına doğru yürüdüler. Ama tam ağacın yanına vardıklarında, toprak titremeye başladı.

Bir anda yer çatladı ve içinden simsiyah pelerinli, korkunç bir büyücü yükseldi!

Büyücü, kalın sesiyle güldü:
"Hahaha! Sonunda özgürüm! Şimdi bu köyü sonsuz bir karanlığa gömeceğim!"

Elif ve Mehmet korkudan titredi, ama Nine dimdik duruyordu.

Nine, sakin bir sesle:
"Karanlık her zaman kazanamaz, büyücü! Seninle işim henüz bitmedi."

Nine, kolyesini gökyüzüne kaldırdı ve eski bir dua mırıldandı. Bir anda kolyeden parlak bir ışık çıktı ve büyücüyü sarmaladı. Büyücü acıyla çığlık attı.

Büyücü, öfkeyle bağırarak:
"Bu nasıl olabilir? Sen yaşlı bir kadınsın! Gücün tükenmiş olmalıydı!"

Nine gülümsedi.

"Gücüm, sevgiden gelir. Korku ve kötülük asla sevgiyi yenemez."

Büyücünün bedeni yavaşça ışığın içinde kayboldu ve sonunda sadece bir taş yığını kaldı. Fırtına bir anda durdu. Rüzgar kesildi. Ağaçlar tekrar huzurla sallanmaya başladı.

Çocuklar Nine’ye hayranlıkla baktılar.

Elif, hayretle:
"Nine! Sen harikasın!"

Mehmet, heyecanla:
"Sen gerçek bir kahramansın!"

Nine, çocukları kollarına aldı ve gülümseyerek:

"Kahraman olan biziz çocuklar. Cesaretimiz, sevgimiz ve birliğimiz bizi güçlü kıldı."

O günden sonra köyde kimse fırtınalardan korkmaz oldu. Çünkü herkes biliyordu ki, gerçek sihir sevgi ve cesaretti.

Ve Nine? O hala köyde çocuklara masallar anlatıyor, onların yüreğine umut ve sevgi ekiyordu.

Ve masal burada biter, gökte yıldızlar parıldar, rüzgar tatlı tatlı eserken uykuya dalan çocuklar mutlu rüyalar görürler…