Yalancı Çoban Masalı

Yalancı Çoban’ın Son Sınavı
Bir zamanlar, yeşil vadilerle çevrili bir köyde, adı Aras olan bir çoban yaşardı. Aras, genç ve neşeli biriydi ama büyük bir kusuru vardı: Yalan söylemeyi çok seviyordu. İnsanları kandırmak ona eğlenceli geliyordu.
Her gün sürüsünü dağlara çıkarır, koyunlarını otlatırdı. Ancak, zaman zaman sıkılır ve köylülere oyun oynamak isterdi. Bir gün, canı çok sıkılınca elini ağzına götürüp var gücüyle bağırdı:
"Kurt var! Kurt sürüme saldırıyor! Yardım edin!"
Köy halkı, tırmıklarını, sopalarını kaptığı gibi dağa koştu. Ama oraya vardıklarında koyunlar huzur içinde otluyordu. Aras kahkahalarla gülerek yere yuvarlandı.
"Sizi kandırdım! Kurt falan yoktu!"
Köylüler ona kızdı ama yine de bir şey demeden döndüler. Ancak Aras bu oyunu o kadar sevmişti ki, bir süre sonra yine aynı şeyi yaptı.
"Kurt var! Lütfen yardım edin!"
Bu sefer de köylüler hızla yardıma koştu, ama yine bir tehdit olmadığını görünce sinirden köpürdüler. Köyün yaşlılarından biri, sakalı beyaz, gözleri bilgelikle parlayan Dede Hayri, Aras’a yaklaştı ve kaşlarını çatarak dedi ki:
"Evlat, bir gün gerçekten bir kurda ihtiyacın olursa kimse sana inanmayacak. Yalan söylemek, kalbi de ruhu da kirletir."
Ama Aras, yaşlı adamın sözlerini ciddiye almadı.
Günler geçti, Aras yine sürüsünü dağlara çıkardı. Hava neşeliydi, gökyüzü mavi, çimenler yeşildi. Ama o gün, gerçekten korkutucu bir şey oldu. Çalıların arasından kocaman, aç bir kurt belirdi. Gözleri açlıktan parlıyordu ve dişleri keskin bir şekilde sırıtıyordu.
Aras’ın yüreği ağzına geldi. Hemen köye dönüp var gücüyle bağırdı:
"Kurt var! Kurt gerçekten var! Yardım edin!"
Ama köylüler evlerinde işlerine devam etti. Kimse koşmadı, kimse inanmadı.
"Bizi yine kandırıyor, boşuna gitmeyelim," dedi biri.
"Daha önce kaç kez yalan söyledi? Olsa bile bize ne?" diye ekledi bir başkası.
Aras gözyaşları içinde bir kez daha bağırdı, ama kimse gelmedi. Kurt, sürüye saldırdı, zavallı koyunlardan birkaçını kapıp hızla ormanın derinliklerine doğru kaçtı.
Çaresiz kalan Aras, en sonunda köye döndü. Başını eğdi, gözleri yaşlıydı.
Dede Hayri yavaşça ona yaklaşıp sessizce sordu:
"Ne oldu evlat? Bize doğruyu anlatır mısın?"
Aras’ın sesi titriyordu.
"Gerçekten kurt geldi, ama kimse bana inanmadı… Çünkü hep yalan söyledim."
Dede Hayri derin bir nefes aldı ve başını salladı.
"Bir söz, bir insanın en büyük hazinesidir. Eğer ona zarar verirsen, kimse ona güvenmez. Yalancının doğrusu bile kabul edilmez."
O günden sonra Aras, bir daha asla yalan söylemedi. Köylülerle güven inşa etmeye çalıştı, çalıştı… Ama bazıları ona hala şüpheyle bakıyordu. Çünkü kaybedilen güveni geri kazanmak zordu.
Ama Aras yılmadı. Günler, aylar geçti. Köylüler yavaş yavaş ona inanmaya başladı. Bir gün, yine sürüsünü otlatırken uzaktan bir gölge fark etti. Yine bir kurt! Ama bu sefer, hiç tereddüt etmeden köye doğru koştu.
"Kurt var! Yardım edin!"
Köylüler ona baktı. Aras’ın yüzündeki ciddiyet, gözlerindeki korku, sesindeki titreme… Bu sefer yalan söylemediğini anladılar.
Tırmıklarını, sopalarını alarak hızla dağa koştular. Kurt, köylülerin toplandığını görünce kaçtı.
O gün, Aras köye dönerken başını dik tutuyordu. Çünkü artık biliyordu ki, doğru söz her zaman en güçlü silahtı.
Ve böylece, yalancı çoban artık yalancı değildi.