Üzgün Penguen Masalı

Buz gibi soğuk bir günde, Antarktika'nın sonsuz beyazlığına bakan küçük bir penguen vardı. Adı Piko'ydu. Piko, diğer penguenlerden farklıydı. O hep üzgündü. Gün boyunca ya yalnız başına dolaşır ya da denizin kenarında durup ufka bakardı.

Bir gün, en yakın arkadaşı Miko yanına geldi.

Miko: “Piko, neden bu kadar üzgünsün? Bütün gün tek başına duruyorsun. Gel bizimle balık yakalamaya gidelim!”

Piko: “Teşekkür ederim Miko, ama hiç canım istemiyor. Ne yapsam mutlu olamıyorum…”

Miko, Piko’nun yanına oturdu ve bir süre sessizce onunla birlikte denize baktı. Sonra birden gülümsedi.

Miko: “Biliyor musun, büyükbaba bana hep anlatırdı… Eğer gerçekten mutlu olmak istiyorsan, mutlu olmanın sırrını bulmalısın!”

Piko: “Mutluluğun sırrı mı?”

Miko: “Evet! Büyükbabam, mutluluğun sırrını öğrenmek için Bilge Baykuş’u bulmam gerektiğini söylemişti. Belki sen de onu bulursan, neden üzgün olduğunu anlayabilirsin!”

Piko’nun gözleri hafifçe parladı. Belki de gerçekten ihtiyacı olan şey buydu! O an kararını verdi.

Piko: “Tamam! Bilge Baykuş’u bulacağım ve mutluluğun sırrını öğreneceğim!”

Ve böylece Piko, uzun bir yolculuğa çıktı. Buzulları aştı, rüzgârlı tepelerden geçti, koca dalgaların sahile çarptığı kıyıları yürüdü. Sonunda, kocaman bir buz mağarasına ulaştı. Mağaranın tepesinde, gri tüylü, koca gözlü bir baykuş oturuyordu.

Piko: “Sen Bilge Baykuş musun?”

Bilge Baykuş: “Evet, küçük penguen. Beni neden arıyorsun?”

Piko: “Çünkü ben üzgünüm… Hiçbir şey beni mutlu etmiyor ve nedenini bilmiyorum.”

Bilge Baykuş, kanatlarını gererek derin bir nefes aldı.

Bilge Baykuş: “O zaman sana bir soru sorayım, küçük dostum. Seni en son ne zaman gerçekten mutlu hissettin?”

Piko bir süre düşündü. Sonra hafifçe başını salladı.

Piko: “Bilmiyorum… Sanırım hiç mutlu olmadım.”

Bilge Baykuş gülümsedi.

Bilge Baykuş: “Herkes doğduğunda mutluydu, Piko. Ama bazen o mutluluğu kaybederiz. Onu bulmak için üç şeyi yapmalısın.”

Piko, heyecanla kulak kabarttı.

Bilge Baykuş: “Birincisi, kendini tanımalısın. Gerçekten neyi sevdiğini öğrenmelisin. İkincisi, başkalarına yardım etmelisin. Ve üçüncüsü, sahip oldukların için minnettar olmalısın. Şimdi, git ve bunları dene.”

Piko, kafasını sallayarak baykuşa teşekkür etti ve geri döndü. Ama yolda düşündü: O gerçekten neyi seviyordu?

Birkaç gün boyunca denedi. Balık yakaladı, ama mutlu olmadı. Kayalıklarda zıpladı, ama yine de mutlu olmadı. Sonunda Miko’nun yanına gitti.

Piko: “Sanırım ben mutlu olamıyorum…”

Miko gülümsedi.

Miko: “Peki ya başkalarına yardım etmeyi denedin mi?”

Piko bu fikri daha önce düşünmemişti. O an, karnı aç olan küçük bir fok gördü. Balıklarını onunla paylaştı. Küçük fok sevinçle zıplayarak teşekkür etti. Piko içinin hafiflediğini hissetti.

Sonra, yaşlı bir penguenin buz üstünde kayamadığını gördü. Ona yardım etti. Yaşlı penguen gülümseyerek teşekkür etti. Piko kendini biraz daha iyi hissetti.

Ve en sonunda, ailesinin yanına gidip onlara sarıldı. O an, gözleri ışıldadı.

Piko: “Minnettarım. Sahip olduklarım için gerçekten minnettarım…”

O an Piko, mutlu olduğunu hissetti. Belki de mutluluk büyük şeylerde değil, küçük anlarda saklıydı.

Ve o günden sonra Piko, Antarktika’nın en mutlu pengueni oldu.