Peter Pan Masalı

Bir zamanlar, Var Olmayan Ülke’nin çok uzaklarında, kimsenin bilmediği bir ada vardı: Rüya Adası. Burası, yalnızca en derin uykulara dalan çocukların hayallerinde beliren gizemli bir yerdi. Ancak bu ada, bilinmeyen bir tehlikeyle karşı karşıyaydı ve onu kurtarabilecek tek kişi Peter Pan’dı.
Bir gece, Wendy Darling ve kardeşleri John ile Michael, Peter Pan ve Tinker Bell’i tekrar görmenin hayalini kurarken, odalarının penceresi birdenbire açıldı. Altın sarısı tozlar odanın içinde parladı ve Peter Pan neşeli bir kahkaha atarak içeri süzüldü.
"Ah, sevgili dostlarım! Sizi tekrar görmek ne güzel!" dedi Peter, gözleri pırıl pırıl parlayarak.
Wendy hemen yerinden fırladı. "Peter! Senin geldiğine inanamıyorum! Ne oldu, neden buradasın?" diye sordu heyecanla.
Peter Pan’in yüzündeki gülümseme bir an kayboldu. "Büyük bir sorun var, Wendy. Rüya Adası tehlikede! Eğer hemen gitmezsek, bir daha kimse oraya ulaşamayacak."
John ve Michael, bu sözleri duyunca merakla öne atıldılar.
"Rüya Adası mı? Orayı hiç duymadık!" dedi John, gözlerini kocaman açarak.
"Orası çocukların rüya görürken ulaştığı bir yer," diye açıkladı Peter. "Ama Kaptan Hook orayı ele geçirmek istiyor. Eğer bunu başarırsa, tüm çocukların rüyaları kabusa dönüşecek!"
Michael ürpererek Wendy’ye sokuldu. "Ya gerçekten kabuslar görmeye başlarsak?" diye fısıldadı.
Wendy, küçük kardeşinin saçını okşadı ve cesurca gülümsedi. "Öyleyse Rüya Adası'nı kurtarmalıyız! Peter, nasıl gideceğiz?"
Peter Pan hemen cebinden biraz peri tozu çıkardı. "Hadi uçalım!" diye bağırdı.
Herkes birbirinin elini tuttu ve Peter Pan’ın sihirli sözleriyle gökyüzüne yükseldiler. Londra’nın üstünden geçerek yıldızları aştılar ve sonunda, Var Olmayan Ülke’nin bilinmeyen bir köşesine, Rüya Adası’na ulaştılar.
Rüya Adası, masmavi gökyüzü ve rengarenk çiçekleriyle büyülü bir yerdi. Ancak bir şeyler yanlıştı. Gökyüzü kararmış, rüzgar uğuldamaya başlamıştı. Adanın iç kısımlarına ilerledikçe, Kayıp Çocuklar’ın telaş içinde koşuşturduğunu gördüler.
"Peter! Sonunda geldin!" diye bağırdı Slightly, yüzünde endişeli bir ifadeyle. "Hook ve adamları adanın merkezine ulaştı. Rüya Kaynağı'nı ele geçirmeye çalışıyorlar!"
Peter Pan gözlerini kıstı. "O pis sakallı korsan! Rüyaları yok edemez, ona izin vermeyeceğiz!"
Wendy merakla sordu. "Rüya Kaynağı nedir?"
Tinker Bell havada birkaç parıltı çizerek vızıldadı ve Peter açıklamaya başladı: "Burası, çocukların güzel rüyalar görebilmesini sağlayan sihirli bir pınar. Eğer Hook burayı kurutursa, artık rüyalar olmayacak!"
Michael derin bir nefes aldı. "Ne yapacağız? Hook’un adamları güçlü olabilir!"
Peter Pan kılıcını çekerek sırıttı. "Biz de güçlüyüz! Hep birlikte onlara bir ders vereceğiz!"
Peter Pan ve arkadaşları, Rüya Kaynağı’na ulaşmak için ormanın derinliklerine doğru ilerlerken birdenbire bir tuzağa düştüler! Ayaklarının altında bir ağ açıldı ve hepsi havaya fırlayarak ağın içinde asılı kaldılar.
"Ah, ah, ah! Peter Pan ve zavallı arkadaşları! Yine benim tuzağıma düştünüz!" diye kahkahalar atarak gelen kişi, elbette ki Kaptan Hook’tan başkası değildi.
Wendy öfkeyle bağırdı. "Bizi serbest bırak, Hook! Rüya Adası’nın rüyalara ihtiyacı var!"
Kaptan Hook sinsi bir şekilde güldü. "Ne önemi var? Artık çocuklar hayal kuramayacak. Ve en önemlisi, Peter Pan artık yenildi!"
Peter Pan gözlerini devirdi. "Seni her zaman yendim, Hook. Şimdi de aynısını yapacağım!" dedi ve cebinden biraz peri tozu çıkardı.
Bir anda herkes hafifledi, ağdan kurtulup yere düştüler. Tinker Bell hızla uçarak korsanları şaşırtmaya başladı. John ve Michael, bir dal alıp korsanlarla düelloya giriştiler. Wendy, Kayıp Çocuklar’ı serbest bırakırken, Peter Pan de Hook ile karşı karşıya geldi.
Hook kılıcını savurdu. "Bu sefer seni yeneceğim, Peter Pan!"
Peter, havada bir takla attı ve Hook’un arkasına geçti. "Seninle savaşmak çok eğlenceli, Hook! Ama ne yazık ki kaybedeceksin!"
Tam o sırada, Hook'un en büyük korkusu olan tiktak eden timsah ormanda belirdi. Hook’un gözleri korkuyla büyüdü.
"Hayır! O yine burada! Kaçın!" diye bağırarak kaçmaya başladı. Peşindeki timsahın çıkardığı "tik tak, tik tak" sesi adeta onun kaderini hatırlatıyordu.
Hook ve adamları kaçınca, Peter Pan ve arkadaşları hızla Rüya Kaynağı’na koştular. Ancak pınarın suyu azalmıştı. Wendy eğilip ellerini sihirli suya batırdı.
"Rüya Adası'nın tekrar ışıldaması için hepimizin hayal kurması gerek," dedi yumuşak bir sesle.
Herkes gözlerini kapadı ve en güzel hayallerini düşünmeye başladı. Peter Pan uçtuğunu, Wendy büyülü hikayeler anlattığını, Michael gökyüzüne çıkıp yıldızlarla oynadığını hayal etti. Kayıp Çocuklar, dev çikolatalı pastalar yediklerini düşündüler.
Ve bir mucize gerçekleşti! Rüya Kaynağı’ndan yeniden su fışkırdı, ada eski ihtişamına kavuştu. Gökyüzü tekrar parladı, çiçekler açtı ve Rüya Adası kurtarıldı.
Peter Pan kollarını açarak neşeyle döndü. "Başardık!" diye bağırdı.
Wendy gülümsedi. "Rüyalar her zaman kazanır, değil mi Peter?"
Peter başını salladı. "Evet, çünkü rüyalar olmadan hayat çok sıkıcı olurdu!"
Ve böylece, Peter Pan, Wendy, John, Michael ve Kayıp Çocuklar Rüya Adası’nı kurtardı. Hook yine yenilmişti ama her zaman olduğu gibi geri dönmenin yollarını arıyordu.
Ancak bir şey kesindi: Çocuklar hayal kurduğu sürece, Peter Pan ve Rüya Adası her zaman var olacaktı.
Ve onlar sonsuza kadar mutlu mesut yaşadılar.