Mutlu Kamyon Masalı

Bir zamanlar, Gökkuşağı Kasabası’nda yaşayan bir kamyon vardı. İsmi Muti'ydi. Muti, kocaman tekerlekleri, parlak kırmızı kasası ve pırıl pırıl farlarıyla herkesin sevdiği neşeli bir kamyondu. Ama onu asıl özel yapan, her zaman gülümsemesiydi. Muti, ağır yükler taşımasına rağmen hiç şikâyet etmez, her zaman mutlu olurdu.

Bir sabah, kasabanın tam ortasında duran büyük bir fabrikanın önünde bekleyen Muti, kasabanın en yaşlı traktörü olan Tarık Amca'yı gördü. Tarık Amca her zamanki gibi sessiz ve yorgun görünüyordu. Muti, hemen yanına yaklaşıp kocaman farlarını kırpıştırarak konuştu.

“Günaydın Tarık Amca! Bugün de çok güzel bir gün, değil mi?” dedi heyecanla.

Tarık Amca içini çekti ve başını salladı. “Ah be Muti, yaşlanınca her gün aynı gibi geliyor. Eskisi gibi hızlı değilim artık.”

Muti, yaşlı traktörü neşelendirmek istedi. “Ama sen olmadan kasabanın tarlaları nasıl sürülecek? Sen çok önemlisin!” dedi coşkuyla.

Tam o sırada fabrikanın kapıları açıldı ve Fabrika Müdürü, Muti’ye seslendi. “Bugün çok önemli bir yük taşıyacaksın Muti. Büyük şehirdeki çocuklar için rengârenk boyalar götürmen gerekiyor. Hazır mısın?”

Muti heyecanla kasasını hazırladı. Yüklemeler tamamlandığında, kasası rengârenk boya kutularıyla dolmuştu. Fabrika Müdürü, ona bir harita uzattı.

“Bu yolculuk kolay olmayacak. Ormandan geçeceksin, sonra da büyük bir köprüden. Ama sen güçlü bir kamyonsun, başarabilirsin!”

Muti, haritayı dikkatlice inceledi ve gülümseyerek “Elbette başarırım! Çocuklar için her şeyi yaparım!” dedi.

Yolculuğuna başlarken, kasabanın minik aracı Mini, Muti’nin yanına yanaşıp sordu: “Muti, sen hiç yorulmaz mısın?”

Muti kocaman farlarını kırpıştırarak “Bazen yorulurum ama neşemi kaybetmem. Çünkü bilirim ki yaptığım iş birilerini mutlu edecek.” dedi.

Bunu duyan Mini gülümsedi ve “O zaman ben de büyüyünce senin gibi olmak istiyorum!” dedi.

Muti, büyük şehir yoluna koyuldu. Önüne ilk çıkan zorluk, karanlık ve kocaman bir ormandı. Ağaçlar dev gibiydi, yollar ise çamurla kaplıydı. Ama Muti, yılmadı.

Tam o sırada, yolun ortasında küçük bir sincap gördü. Sincap, yağmur yüzünden çamura saplanmıştı. Küçük sincap korkmuş bir şekilde Muti’ye seslendi.

“Lütfen bana yardım et, buradan çıkamıyorum!”

Muti hemen durdu ve kasasındaki uzun bir ipi çıkardı. “Sıkı tutun bakalım, seni oradan çıkaracağım!” dedi.

Biraz çaba ile sincabı güvenli bir yere aldı. Sincap mutlu bir şekilde teşekkür etti. “Sen gerçekten çok iyisin! Yolun açık olsun, Mutlu Kamyon!” dedi ve zıplayarak uzaklaştı.

Muti tekrar yoluna devam etti. Ormanı geçtikten sonra büyük bir nehrin kenarına geldi. Karşıya geçmesi gereken koca bir köprü vardı ama köprü çok eskiydi ve sallanıyordu. Muti, bir an tereddüt etti. Ya geçerken düşerse?

Tam o sırada, nehrin kenarında yaşayan Bilge Baykuş ona seslendi: “Korkma, Muti! Sen güçlü ve cesursun. Yavaş ve dikkatli ilerlersen, başarabilirsin.”

Muti, derin bir nefes aldı ve köprüye adım attı. Köprü gıcırdayarak sallandı ama Muti pes etmedi. Dikkatlice ilerledi ve sonunda karşıya geçti. Büyük bir sevinçle kornasını çaldı.

“Başardım!” diye bağırdı.

Sonunda büyük şehre ulaştığında, çocukların Muti’yi beklediğini gördü. Boyalar hemen indirildi ve çocuklar rengârenk resimler yapmaya başladı. Birisi bir gökkuşağı çizdi, bir diğeri ise kocaman gülümseyen bir kamyon! O kamyonun üstünde büyük harflerle “MUTLU KAMYON” yazıyordu.

Muti’nin içi sevgiyle doldu. Tüm yol boyunca yaşadığı zorlukları düşündü ama sonunda çocukları mutlu ettiğini görünce tüm yorgunluğu geçti. Gülümseyerek içinden şunu geçirdi:

“Ne olursa olsun, iyilik yapmak ve başkalarını mutlu etmek her zaman en güzel şeydir.”

Ve Muti, kasabasına dönerken yine aynı mutlulukla kornasını çalıp şarkı söylüyordu.

“Ben Mutlu Kamyon, hiç durmam, hiç yılmam, herkesi sevindirmeyi çok ama çok severim!”

Ve böylece, Muti’nin macerası çocuklara ilham oldu. Çünkü onlar da büyüyünce tıpkı Mutlu Kamyon gibi yardımsever, cesur ve neşeli olmayı istediler.