Kayıp Ejderha Masalı

Uzak diyarların birinde, yemyeşil ormanlarla kaplı, büyülü bir krallık vardı. Bu krallıkta insanlar ve ejderhalar barış içinde yaşardı. Ejderhalar, büyük ve görkemli yaratıklardı, gökyüzünde süzüldüklerinde güneşi bile gölgede bırakırlardı. Ancak bir gün, krallığın en genç ve cesur ejderhası Alev, gizemli bir şekilde ortadan kayboldu.

Ejderha bekçileri, Alev’i bulmak için her yere baktılar, ancak ondan hiçbir iz yoktu. Krallıkta büyük bir üzüntü vardı çünkü Alev, sadece bir ejderha değil, aynı zamanda Prens Leo’nun en iyi arkadaşıydı.

Bir sabah, Prens Leo, en yakın arkadaşı Lina ile sarayın bahçesinde otururken üzgün bir şekilde iç çekti.

“Lina, Alev’in kaybolduğu günden beri içimde garip bir his var. Sanki bana sesleniyor ama nereden olduğunu bilmiyorum,” dedi Leo.

“Belki de gerçekten sana sesleniyordur! Ejderhaların insanlarla özel bir bağı olduğu söylenir,” dedi Lina heyecanla.

Leo bir an düşündü, sonra gözleri parladı. “O zaman onu bulmalıyız! Hemen yola çıkmalıyız!”

Lina biraz endişeliydi. “Ama ormanda tehlikeli yaratıklar var. Ya başımıza bir şey gelirse?”

Leo kararlılıkla gülümsedi. “Biz birlikteyiz, değil mi? O zaman her şeyi başarabiliriz!”

Lina başını salladı. “Tamam! O zaman en sevdiğim yayımı ve birkaç ok alıyorum. Hazır mısın?”

“Her zaman!” diye bağırdı Leo.

İki arkadaş, küçük çantalarını hazırlayıp ormana doğru yola koyuldular. Yol boyunca ağaçların hışırtısı ve kuşların cıvıltısı onlara eşlik etti. Fakat ilerledikçe orman daha da karanlıklaştı, sessizlik garip bir şekilde üzerlerine çöktü.

“Bu hiç normal değil, Lina. Orman hep böyle sessiz mi olurdu?”

“Hayır… Burada bir şeyler ters gidiyor,” dedi Lina fısıldayarak.

Tam o sırada, devasa bir gölge üzerlerine düştü. İki arkadaş başlarını kaldırdığında dev gibi bir baykuşun dalların arasında onları izlediğini fark ettiler.

“Siz de kimsiniz?” diye sordu baykuş, gözlerini kırpıştırarak.

Leo cesurca cevap verdi. “Biz Prens Leo ve arkadaşım Lina! Kaybolan ejderhamız Alev’i arıyoruz. Onu gördün mü?”

Baykuş başını bir o yana bir bu yana eğdi. “Belki de gördüm… Belki de görmedim…”

Lina sabırsızlandı. “Lütfen, eğer bir bilgin varsa söyle! O bizim en iyi arkadaşımız!”

Baykuş gülümser gibi yaptı. “Peki, ama bir şartım var. Bana ormandaki en güzel şarkıyı söylerseniz, size bildiklerimi anlatırım.”

Leo ve Lina birbirlerine baktılar. Şarkı söylemek pek de iyi oldukları bir şey değildi ama denemek zorundaydılar. Leo derin bir nefes aldı ve şarkı söylemeye başladı.

“Uzak diyarlardan, yıldızlardan,
Bir dost ararız, kaybolan…”

Lina ona katıldı. “Ormanın ruhu, bize yardım et,
Gözyaşlarımız dinmeden!”

Baykuş gözlerini kırpıştırdı ve mutlu bir şekilde kanatlarını çırptı. “Güzel bir şarkıydı! Size yardım edeceğim. Alev’i ormanın en karanlık kısmında, eski taş mağaranın yakınında gördüm. Ama dikkatli olun, orada kötü kalpli Gölge Cadısı yaşıyor!”

Leo ve Lina birbirlerine baktılar. “Teşekkür ederiz, Baykuş! Hemen yola çıkıyoruz!”

Ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe hava daha da soğudu. Sonunda büyük, gri kayalıklarla çevrili bir mağaraya ulaştılar. İçeriden boğuk bir ses duyuluyordu.

“Leo, içeri gireceğiz mi?” diye fısıldadı Lina.

Leo başını salladı. “Alev oradaysa, onu yalnız bırakmayız!”

Cesurca mağaraya girdiler ve içeride büyük bir kafesin içinde tutsak edilmiş Alev’i gördüler! Ama tam kafese doğru koştuklarında karanlıkta bir figür belirdi.

Uzun, siyah pelerinli, elinde gümüş bir asa tutan Gölge Cadısı ortaya çıktı.

“Sizi aptal çocuklar! Buraya kadar nasıl geldiniz?” diye bağırdı.

Leo geri adım atmadı. “Alev’i serbest bırak! Onun burada ne işi var?”

Cadı kötü bir kahkaha attı. “O benim en büyük gücüm olacak! Ejderhaların sihriyle sonsuza kadar genç ve güçlü kalabilirim!”

Lina cesurca öne çıktı. “Biz buna izin vermeyeceğiz!”

Gölge Cadısı asasını kaldırıp fısıltılarla büyü yapmaya başladı. Tam o anda, Lina hızla yayını çekti ve asasına bir ok fırlattı. Ok, asasını yere düşürdü ve büyü bir anda kesildi.

Alev, bu fırsatı kaçırmayarak ağzından koca bir ateş topu üfledi ve kafesi paramparça etti! Ejderha özgürlüğüne kavuşmuştu!

Cadı bağırarak yere düştü. “Hayır! Bu nasıl olabilir!”

Leo Alev’in sırtına atladı ve Lina da ona katıldı. “Artık senin esirin değiliz, Cadı! Krallığımıza geri dönüyoruz!”

Alev kanatlarını çırptı ve mağaradan hızla çıktı. Gökyüzüne yükseldiklerinde, güneşin ışığı üzerlerine vurdu.

“Başardık! Alev, seni bulduk!” dedi Leo sevinçle.

Alev mutlu bir şekilde kükredi. “Beni kurtardığınız için teşekkür ederim! Sizi asla unutmayacağım!”

Böylece Leo, Lina ve Alev krallıklarına geri döndüler. Tüm krallık onların zaferini kutladı ve Gölge Cadısı bir daha kimseye zarar veremedi.

O günden sonra, Prens Leo ve Lina, Alev’le birlikte gökyüzünde uçan en cesur kahramanlar olarak anıldılar. Ve bir daha asla dostlarını yalnız bırakmamaya söz verdiler.

Ve masal burada mutlu sonla bitti…